Serebral palsi hastalığı ile dünyaya gelen ve hastalık sebebi ile yüzde 92 engelli kalan Hüseyin Çağırgan, çocukluk yıllarından beri hayali olan kitabını pandemi sürecinde tamamladı. İzmir’in Bornova ilçesinde bir okulda memur olarak görev yapan Çağırgan, “Çocukluk yıllarımdan bu yana yaşadığım zorlukların diğer insanlar tarafından bilinmesi ve bir engelli gözünden dünyanın nasıl işlediğini anlatmak için ‘Umut her zaman vardır’ adlı kitabı yazdığını” söyledi.
‘Hayatı zorluklar içinde yaşadı’
Serebral palsi hastalığı ile dünyaya geldiğini söyleyen ve 6 yaşına kadar yatalak halde kaldığını belirten Çağırgan, “6 yaşıma kadar yürüyemedim, konuşamadım, yatalak halde yaşadım. 8 yaşında beni bir öğretmenin kabul etmesi ile ilkokula başladım. Benim için okulun ilk yılları gerçekten çok zor oldu. Fakat aradan geçen yıllarda okul hayatımı başarı ile bitirdim ve üniversiteden mezun oldum. 2010 yılında Milli Eğitim Bakanlığının personel ihtiyacını karşılamak için açtığı engelli personel sınavına girdim ve sınavı kazandım. 10 yıl bir okulda görev yaptım sonrasında 30 Ekim depremiyle karşılaştık. Evimiz çok fazla hasar gördüğü için taşınmak zorunda kaldık. Bende yeni taşındığım evime yakın bir okula tayinimi aldırdım, bu okulda memurluk görevime devam ediyorum. İşimi gerçekten çok severek yapıyorum ve yapmaya da devam edeceğim” dedi.
Sözlerinin devamında kitabının nasıl ortaya çıktığını anlatan Çağırgan, “Kitabımı 2020 yılında pandemi dolayısıyla evde olduğumuz dönemde yazdım. Zaten yıllardır hayat hikâyemi yazmak ve hayatımda yaşadığım zorlukları insanlara anlatmak istiyordum. Hedefim doğrultusunda iki yıl yazarlık kursuna dahi gittim. Bu süreç bana bir fırsat sundu ve kitabımı 4 ay gibi bir sürede yazabildim ve 15 yıllık hayalimi gerçekleştirdim. Kitabın içinde bütün hayatım var. Yaşadığım ilginç anılar, arkadaşlıklar, zor günler, güzel günler ve en önemlisi ailem” diye konuştu.
“Ben işimi çok seviyorum”
İşinin hayatında bir dönüm noktası olduğunu söyleyen ve kitabını yazmak için de en önemli etkenlerden biri olduğunu belirten Çağırgan, “Memurluk hayatımın ilk yıllarında acemi olduğum için gerçekten zorlandım. Tabi sonrasında tecrübe kazanınca zorlukları da yendim. Bilgisayar konusunda yetenekli olduğum için okuldaki yazışma evrak işlerini bana verdiler. Ben işimi çok seviyorum, keyif alarak yapıyorum” diyerek pandeminin bir an önce bitmesini ve işine dönmek istediği söyledi.
‘İşte o an dünyalar benim oldu’
Oğlu Hüseyin Çağırgan’ın zor bir hayat yaşadığını ama tüm zorlukların üstünden başarı ile geldiğini söyleyen anne Necibe Çağırgan oğlunun ilk yıllarını, “Hüseyin dünyaya spastik olarak geldi. Tabi ilk başta aile olarak çok üzüldük. Fakat mücadeleyi asla bırakmadık. İlk olarak Allah’a dua ettim ‘Allah’ım ne olursun iskelet sistemi ileride düzelebilir, sen çocuğumun zekâsına bir şey verme’ dedim. Hüseyin’in 1,5 yaşına kadar oturma, kalkma, konuşma gibi hiçbir eylem gerçekleştirmedi. Fakat bana gözleri ile birçok şeyi anlatıyordu. İşte o zaman ben oğlumun zekâsında bir şey olmadığını anladım. Aradan biraz daha zaman geçti ve Hüseyin ilk kez ‘An’ dedi ve devamını getiremedi. Hemen Hüseyin’in doktorunu aradım ve olayı anlattım ve doktorda bana ‘olacak’ dedi. İşte o an dünyalar benim oldu. Artık Hüseyin’in yavaş yavaşta olsa, aksak aksakta olsa ayağa kalkacağını, yürüyeceğini ve konuşacağını anladım” diyerek anlattı.
‘Hüseyin iyi ki benim oğlum’
Necibe Çağırgan, “Bir gün dedim ki ‘Hüseyin oğlum oturup hayatımızı mı yazsak’. O zaman Hüseyin bana döndü ve ‘anne sen geride dur ben kendi bildiklerimi yazacağım’. Odasına kapandı ve günlerce çıkmadı. Yıllardır hayali olan kitabı yazdı. Çok güzel bir kitap çıkarttı ortaya. Kitabı okuduğumda hayret ettim çocukluk günlerini nasıl unutmamış diye. Okuduğumda onunla tekrardan gurur duydum ve dedim ki ‘Hüseyin iyi ki benim oğlum” diye konuştu.
‘Babasına üniversiteden onur belgesi verdiler’
Oğlu Hüseyin Çağırgan’ın üniversite yıllarında hep yanında olan ve bu davranışlarından ötürü üniversite tarafından onur belgesi ile ödüllendirilen baba Mustafa Necati Çağırgan, “1998 yılında Hüseyin üniversiteye başladı. Annesi çalıştığı için biz Hüseyin ile birlikte Isparta’ya taşındık. Okulun karşısında bir ev tuttuk ve her gün birlikte okula gittik. Onunla birlikte bende okudum sayılır. O derse girerdi bende okulda 4-5 saat onu beklerdim. Okuldan eve evden okula iyi kötü 4 senemiz geçti ve 2002 yılının Haziran ayında Hüseyin okulu bitirdi. Mezuniyet töreninde beni de unutmadılar, bana da onur belgesi verdiler. Tabi oğlumla çok gurur duyuyorum. Ben olsun, ablası olsun, annesi olsun Hüseyin’in bu günlere gelmesi için çok çaba gösterdik ve bu günlerde çabalarımızın karşılığını alıyoruz” diyerek oğlunun üniversite hayatını anlattı.
Hakan Polat – Salih Yılmazsoy – Ali Gözeten
SPOR
08 Ekim 2024EĞİTİM
08 Ekim 2024SPOR
08 Ekim 2024SPOR
08 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.